Başarılı Yazar Elif Can Anlatıyor…
Soru 1 : Elif Hanım öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz?
Öncelikle merhabalar efendim. Bir özgeçmiş mahiyetinde kısaca kendimi tanımlamak gerekirse; 17 Şubat 2005 tarihinde Mersin’de doğdum. İlk ve ortaöğretimimi Bereket Ortaokulunda bitirdikten sonra lise hayatıma 2019-2022 tarihleri arasında Çorum Kargı Fen Lisesinde devam ettim. Lise öğrenimimin son yılını Erdemli Anadolu Lisesinde tamamlayarak oradan mezun oldum. Bunun yanında 2023’te Erdemli Ajansta köşe yazarlığı yapmaya başladım. Eecstaticc sanat kitaplarında aylık deneme yazılarımı yayımladım. Ve çeşitli bloglarda yazı kaleme aldım. 2023 yılının nisan ayında ilk kitabım olan Manolya & Megaloman’ı çıkardım. Bu yıl ise Maksadı Güzel ve Rikkat-i Hat isimli 2. ve 3. kitaplarımı çıkardım. Tabi yıl içerisinde yayınevimizin düzenlediği başta büyük şehirler olmak üzere birçok ilde olan kitap fuarlarındaki imza günlerine katılmaya çalışıyorum. Geçen dönem Show Tv haber departmanında bir yaz bölüm gereği görev aldım. Ayriyeten Muğla’da anketörlük yaptım, Muğla Sanat Tiyatrosu ve çeşitli kurslarda bulundum. Muğla Basın Yayın çalışanlarının yarı zamanlı üyesi olarak çeşitli çekim çalışmaları yaptık ve devam ediyoruz. Şimdi ise Muğla’da sinema, film, reklam çekim setlerinde ekip başı olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Üniversite hayatıma hâlen Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde Radyo Televizyon öğrencisi olarak devam etmekteyim. Zamanımızın her salisesi değerlidir o yüzden öğretmek ve öğrenmek için dolu dolu çıkalım bu yolu yürümeye..
Soru 2 : Peki teşekkür ediyorum, yazmış olduğunuz kitaplarınızın içeriğinden bahsedebilir misiniz?
Tabi ki efendim. Şimdi ilk kitabım olan Manolya ve Megaloman bir roman niteliğinde. Baş karakterler Manolya ve Megaloman adı üzerinde. Biraz Leyla ve Mecnun gibi.. Burada Manolya’nın dış benliği eriyince sadece iç benliği yani Şegaf Hanım geriye kalıyor. Diğer yandan da Megaloman’nın dış benliği eriyince, iç benliği olan Süveyda Bey geriye kalıyor. Burada Şegaf kalp zarı demek, Süveyda ise kalpteki kara nokta. Dış benlikler eriyince artık bütün muhabbet iç benlikte gerçekleşiyor. Kitapta da genel olarak bu iki karakterin konuşmaları yer alıyor. Burada diğer bir güzellik bir biri ardınca sıralanmış kelimeler bir nevi tekerleme niteliğinde. Özellikle sesli okunduğu takdirde diksiyonu geliştiriyor. Mesela; Yalnızlıktır yakamoz yedi yeis yurda. Veyahut; Takma telaş taçlarını tamamlanmadık ve tanımlanmadık bir tanışma tanımımca. Gibi bir on sayfa bu tür yazımlar var. Birde en önemlisi kitabın kapağındaki karekodda; notaları kitabın hikayesinden oluşan, bağlama ile kendimizin bestelediği kitaba özgün bir türkü yer alıyor. Birinci kitap genel hatları ile böyle..
İkinci kitap ise Erdemli Ajansta yazdığım köşe yazılarımın Maksadı Güzel başlığı altında toplamam ile oluşan bir kitap.
Üçüncü ise Rikkat-i Hat yani incelik sözü demek. Bunun hikayesi de yine baya uzun. Bir yedi yıllık sevda sonucunda bir kişiye yazılan mektuplar. Tıpkı Neşet Ertaş ve Muharrem Ertaş’ın türkü atışmaları gibi bizde o kişinin annesi ile yaptığımız şiir atışmalarından da eklediğim bir mektup kitabı Rikkat-i Hat. Birde onun dilinden yazdığım İstikrat-i Hat yani yeri gelmişken söylenen söz kitabını çıkaracağım.
Yani yerlisinden yabancısına birçok yazarın; Franz Kafka, Cemal Süreyya, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali.. önde gelen yazarların mektup kitapları var. Yani ben Sabahattin Ali’nin kaleme aldığı Canım Aliye Ruhum Filiz mektup kitabını okuduğumda kendi saf duygumla eşdeğer olduğunu görüp gözlerim doldu içim ürpermişti. Tabi ki bizler büyük üstatların yanında çok çok toyuz daha ama yürek aynı yolda yanıyor diyelim. Bende sevdiceğe yer yer gönderebildiğim yer yer göndermediğim 700den fazla mektup yazdım ve bundan birazını bastırabilirim diye düşündüm. Büyük üstatlar öldükten sonra eş dostları bastırmış onları fakat insan sevdasını duyuramayınca yaşamında bastırıyor belki de kim bilir.. Ne bileyim o çağın mektuplarının salgını kara vebaymış. Bizim çağımızın mektuplarının salgını da korona oldu bu çağda da her şeye rağmen tertemiz duygular kirletilmemeli. Bu şekilde uzayıp giden bir serüven işte..
Soru 3 : Peki teşekkürler. Kitabınızla ilgili olumlu dönüşler var, Bu başarınızın sırrı nedir, yaşadığınız bu duyguyu tarif eder misiniz?
Bence her şeyin başı evvela samimiyet. Ya insan nefret edecekse bile samimiyetle nefret etmeli. Birde insan içindeki duyguları kirletmemeli. Onları doğru kaynaklardan doğru şekilde besleyerek yüceltmeli. Bu kitap okuyarak, yeni yerler keşfederek, bir çiçek yetiştirerek… Yani insanın yapı taşını oluşturan ona iyi gelen temel neyse doğrudan oradan beslemeli ruhunu.. Yani sözün özü ben sadece anı yaşadım. Acısıyla tatlısıyla kabul ettim her şeyi bir bütün olarak en derinimde tadını alarak yaşadım. Dünya üzerindeki her şey dimamda ayrı bir çağrışımdı adeta.. İnsan tadını alarak ve samimiyetle adımlarsa bu yerküreyi; olmayacak, üstesinden gelinemeyecek bir şey yok bence.
Soru 4 : Peki yazma sürecinden biraz bahseder misiniz, yazarken neler hissediyorsunuz, size ilham veren şeyler nelerdir?
Tabi, öncelikle ilk kitapta aşırı duygusal olarak diplerde olduğum bir dönemdi. Birde 1 yıl kimseyi görmeden tamamen yalnız yaşadım. Acı acıyı doğurdu o yıl diyebilirim. Hani tıpkı madende basınç altında kala kala altın oluyor ya o misal o acı beni yonta yonta sanata çevirdi. Yani acı beni yonttukça ben azalmıyordum ben tam tersine çoğalıyordum. Tabi sonra zaman zaman kitap yazmanın yanında ud, bağlama birçok sanat alanına da yönelerek aldığım ilhamı daha da destekledim. Bir söz vardır ya; “Izdıraplı bir aşk yaşamak bütün Rus klasiklerini okumuş kadar erdirebilir insanı diye.” Bu misal yani. Zaten sonra sonra hayata bakış açım bambaşka oldu. İnsanın sevgisi her şeye rağmen azalmak yerine katbekat artınca; bütün evreni aşkla kucaklayıp ilahi aşka bürünüyor. Bir sonbaharda bir yaprağın kıvrıla kıvrıla düşüşü bir elli sayfa betimlenebiliyor, bazen her şey tezatta olabiliyor bir ilkbaharda bir çiçek neden kurur ki de diyebiliyorsun. Yani sen bir o kadar senken, sen bir o kadarda başkası olabiliyorsun. Tabi bunların yanında bozkırın bağrı dediğimiz türküler ve tütsüler de ilham veriyor. Yan şimdi en basitinden mesela Türküler ve Tütsüler diye bir kitap yazılabilir. İlham insanın saf yüreğinden başkası değildir İnsan bir kere sanatın kollarına atılınca bir daha oradan çıkamıyor. İçimde bir ben var benden gayrı elim kaleme değil de divite gidiyor. Klavye değil de mürekkep haz veriyor. Kan gibi akışkan olduğundandır belki de bu kadar çekiciliği. Hangi duygularla yazdığımı tam anlamıyla bilsem bu konumda olabileceğimi düşünmüyorum. Bilmeden kendimi sayfa sonu bir cümlenin noktasında buluyorum. Pardon pardon o bulamadığım satırlarda aslında ben kendimi arıyorum. Yani insan roman yazmamalı roman yaşamalı.
Soru 5 : Anlıyorum. Peki aileniz ve yakın çevrenizden aldığınız dönüşleri paylaşmak ister misiniz?
Öncelikle aile fertlerimde birkaçı okudu dilimin ağır olduğunu dile getirdiler. Daha sonra yayı evim tarafından bir geri dönüt geldi. Hatırı sayılır bir yazar alıp okumuş yayınevi ile iletişime geçip bunu yazan yetmiş yaşında birisi mi demiş. Yayın evim hayır 19 yaşında yazarı deyince şoklar içinde kalmış. Çünkü küçük yaşta büyük yaşanmışlıklar var. Daha sonra sevdiceğin aile fertleri annesi, halası ve kendisine de gönderdim hepsini. Kitap hakkında annesi ile saatlerce konuştuk derin duygularla ve çok içten bir samimiyetle yazıldığını dile getirdi. Tabi hediye mahiyetinde mutlu etsem de yazdıklarım bakımından üzmüşte olabilirim orası tartışılır. Bir burukluk bırakıyor yazılar insanın üzerinde.
En yakından şahit olduğum bir gün sahafta otururken biri ilk kitabımı uzun uzun inceledi sahaftan alırken. Tabi benim yazarı olduğumdan habersiz sahafçı amca döndü dedi ki; bu kitap çok eskilerde yazılmış herhalde yazarı hayatta değildir sanırım deyip sahafçı amca yazarı karşında oturuyor deyince şaşkınlık içinde kalmıştı uzun bir süre. Kitap daha çok lale devri edasında olunca böyle şeyler oluyor tabi..
Soru 6 : Anlıyorum, peki yeni bir kitap projeniz var mı?
Evet efendim. Gönlüm o kadar dolu ki zaten rutin olarak yazmadan yapamıyorum. Şu an tam kırk tane kitap başlığım belirli. Ben önce başlık koyup sonrası başlığın altını dolduruyorum. Zaten deneme ve mektup günlük rutin olarak yazdığım yazılar bunları yayınlatmayacağım tabi ama şimdilerde Şeffaf Şemsiyeli romanını yazıyorum, bir yandan Tatbikatlı acılar deneme kitabını yazıyorum, bir yandan İsrikrat-i Hat’ı yazıyorum. Yani insanın gönlü dolunca her adıma bir hikaye uydurası geliyor. Birde tesadüf mü desem tevafuk mu desem bu tarz etmenlerde çokça olunca inanın olan ilhama ilham ekleniyor.
Soru 7 : Açıklamalarınız için teşekkür ederim. Son olarak sizi okuyan, takip eden okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Her daim buldukça kaybettiğiniz, yürüdükçe uzayan yollar edinin kendinize. Çünkü anca insan bu şekilde kaybını yani kendini bulabiliyor. Herkese mutlu huzurlu vakitler diliyorum. Sanatla kalınız değerli okuyanlarım..